Termal Masaj Salonu Masöz Tülin
Termal Masaj Salonu
Ve yaşam ustalığını göstermek için hep en nazik anlamış olurı beklediğinden, sonunda telefon çalıverdi. ‘Avukat’ sözcüğünü keşfetmesinden üç ay, bu sayede aldığı tazminatla yaşamaya başlamasından iki ay sonra, bir manken ajansından, hanımefendi Maria’nın hâlâ bu numarada olup olmadığını sordular. Cevap soğuk bir ‘evet’ oldu, kaygısını kesinlikle belli etmemek için uzun uzun prova ettiği şekilde. Böylece, ülkesinde moda dünyasında büyük söz sahibi olan bir Arap’ın fotoğraflarını çok beğendiğini ve onu bir defileye çağrı ettiğini öğrendi. Maria kısa süre önce bir başka Arap’la yaşadığı hayal kırıklığını hatırladı, ama sonrasında, umutsuzca ihtiyaç duyduğu parayı düşündü. Çok şık bir restoranda buluşma ayarlandı. Maria karşısında zarif, oldukça çekici ve kendi Arap arkadaşından daha olgun birini buldu. Adam sordu: “Bu tablonun kimin elinden çıktığını biliyor musunuz? Termal Masaj Salonu
Termal Masaj Salonu
Juan Mirö’nun. Peki, Juan Mirö’nun kim bulunduğunu biliyor musunuz?” Termal Masaj Salonu Maria bütün dikkatini Çin lokantalarındakine hiç benzemeyen yemeğe vermiş şeklinde, hiç sesini çıkarmıyordu. Fakat kafasına birtakım notlar yazıyordu: Kütüphaneye tekrar gittiğinde, Juan Miro hakkında data edinmeliydi. (‘ Arap ısrarcıydı: “Şuradaki masa, Federico Fellini’nin en sevdiği yerdi. Fellini filmlerini sever misiniz?” Maria, “Bayılırım,” diye yanıtladı onu. Sadece Arap ayrıntılara girmeye kalkışınca, kültür imtihanını geçemeyeceğini anlayarak dobra dobra mevzuşmaya karar verdi: ‘, “Hile yapmayayım. Tüm bildiğim, Coca-Cola’yla Pepsi arasındaki fark. Defileden konuşsak olmaz mı?” Genç kızın dürüstlüğü, Arap’ta iyi bir izlenim uyandırmış gibiydi.
“Yemeğin üstüne bir içki içerken konuşuruz.” Termal Masaj Salonu Bir sessizlik oldu. O sırada ikisi bakışıyor, biri ötekinin düşündüklerini kestirmeye çalışıyordu. “Çok güzelsiniz,” diye yine söze girdi Arap. “Benimle otelde bir içki içmeyi kabul ederseniz, size bin frank veririm.” Maria’nın zihni bir anda aydınlandı. Bu manken i ajansının marifeti miydi acaba? Yoksa kendi suçu muydu; akşam yemeği mevzusunda daha çok sorup soruşturması mı gerekirdi? Hayır, ne ajansta, ne kendinde, ne de Arap’ta bir hata vardı: İşler bu şekilde yürüyordu. Birden sertâo’yu, Brezilya’yı, annesinin kollarını özledi.